21 Mart 2007

Oya Ağacı _Lagerstroemia indica

Ağaç

Burada tanıştığım ağaçlardan biri. Çiçeklerinin kırmızısına bayılıp aldım, tesadüfen de doğru yere dikmişim. Hiç susuzluk çekmeyeceği, üstelik bol güneşli bir yer. Bahçe kapısından gelenlere çiçekleriyle yaz boyunca merhaba diyebiliyor.
Söylendiğine göre kireçli toprakları sevmez, konumunu beğenmezse külleme denen hastalığa yakalanabilirmiş. İlkinin çaresi toprağı toz demirle asitlendirmek, ikincisinin ise sonbaharda, çiçekleri solduktan ve yaprakları döküldükten hemen sonra onu ordan söküp bol güneş ve ışık alabileceği bir yere dikmek, o vakte kadar da kükürt yardımıyla hastalığı kontrol altında tutmaya çalışmak.
Mersingiller ailesinden olup Çin_Hindistan kökenli ağacı budama konusunda hayli korkak davranıyorum. Ya yanlış bir şey yapar da çiçek açmasına engel olursam? Ama kesilmeyince de resimde görüldüğü gibi gökyüzüne doğru yol alıp gidiyor. Çok gövdeli bir ağaç olma özelliği taşıdığından ben de her sene bir gövdeyi budamaya karar verdim. İlkbaharda. Yapraklanmadan hemen önce, yani bugünlerde.

04 Mart 2007

Melissa - Cestrum nocturnum

Çalı


Yaz gecelerinin bazen insana ağır gelen, zaman zamansa içini açan kokusu, gece kokan melissalar... (Cestrum nocturnum). Neden bu bölgede bu bitkiye melissa demişler, neden bazı yerlerde gece yasemini adı altında geçiyor, hiçbir fikrim yok. Yaseminle bir akrabalığı yok, melissayla da. Yeşile çalan sarı çiçekleri, küçük beyaz toplar şeklindeki meyveleri ve tabii kokusuyla her zaman dikkatleri üzerinde toplamasını bilen bir bitki olduğu kesin. Ayrıca budama acemileri ve meraklıları için de biçilmiş kaftan. Hiçbir şeye küsmeyecek kadar kendinden emin, hababam büyüyor, yeşeriyor, yeni sürgünler veriyor. Kendisini bir ağaç yapmaya çalıştığımdan işimi hayli zorlaştırdığını söyleyebilirim. Budanan yaprakları dolap altlarına ve içlerine tıkıştırdığımı da eklemeliyim. Yapraklar kuruduktan sonra bile çok güzel bir koku yayıyorlar.
Çoğaltması da çok kolay. Kesilen dalların uçlarını toprağa sokmak yetiyor. Bir senelik sersemliğin ardından, bir kere köklenip yerine yerleşti mi gerisi kolay.
Su ihtiyacını hiç bilmiyorum. Ben hiç sulamıyorum. Çok sıcak bir iki gün hariç. Ama onun yetiştiği bölgede saksılarım da duruyor ve onları hiç susuz bırakmadığıma göre artan sularla besleniyor da olabilir.
Bitkinin her yerinin zehirli olduğu söyleniyor. Bir yerde zehirin içerdiği Vitamin D3'den kaynaklandığı yazıyor. Bitkinin bir gramı yetişkin bir insanın günlük D vitamini ihtiyacının on katını karşılıyormuş, bu da zararlıymış.
Aileye bakılacak olursa bu zehir meselesini anlamak kolay. Patatesten nikotine, boru çiçeğinden petunyaya, domatesten biber ve patlıcana herkes bu ailede: Solanaceae.
Başka bir yoruma gerek var mı?


Bir de Cestrum elegans diye bir tür var. Yaprakları daha kaba, kokusuz. Hızlı büyümeyi seviyor ama budamaya karşı daha hassas. Yandaki bitki olabilir mi?

03 Mart 2007

Zemheri Menekşesi _ Bergenia

yer örtücü


Bu yıl zemheri menekşesi - kış ortancası - kış sümbülü, kısaca Bergenia'ya önem vermeye karar verdim. Bu bölgeye adımımı attığım anda dikkatimi çeken bir bitkiydi. İstanbul evlerinin cam önlerini süsleyen sardunya neyse burada da zemheriler o. Yani saksıların vazgeçilmez süsü. Şubat ayından itibaren kış hüznünü pembe bir bahar müjdecisine çeviren nadir çiçeklerden.
Hemen edindim tabii. Ama saksıda bir türlü istediğim gibi olmadı. Bir yerlerden kulağıma çalındı, yayılıcı olma özelliğiyle ideal bir yer örtücü sayılıyordu. Hemen bahçenin bir köşesine ektim. Fakat aradan bir sene daha geçti, öleyim mi kalayım mı diye düşünüp duruyor. Gerçi bir iki çiçek de açtı ama...
Bu yıl canavar kesildi. Çiçek üstüne çiçek açıyor ama öyle gözden ırak bir yere ekmişim ki! Sanki ondan utanıyormuşum gibi... Ancak benim gözlerim tarafından sevilip okşanabiliyor.
Çiçeği kesinlikle hakettiği ilgiye kavuşturmaya kararlıyım. Pancar, turp, havuç ekerek köklerini biraz kurutur gibi olmama karşın otlarını yola yola bitiremediğim, sürünücü taflan, ayrıca alacalı cezayir menekşesi (Vinca minor) ekerek göze güzel bir hale getirmeye çalıştığım ama bir türlü istediğim neticeyi alamadığım bir bölgeye bu yıl Bergenia çıkartması yapacağım. Her ne kadar yayılıcı bir bitki olduğu söyleniyorsa da 3-5 tane fide bulup o alanı adeta Bergenia ile kaplayacağım. Çok yayılırsa ne ala, başka yerleri de onlarla kaplarım. İş bu çiçeklerin değişik renklerini bulmakta. Yaygın olan pembesinin dışında kırmızısı, mavisi ve beyazı varmış.
Bitki hakkında bilgi vermek gerekirse: Anavatanı, Afganistan'dan Çin'e Asya, esas olarak da Nepal'miş. Saxifragaceae
ailesinden...
Salata ya da ıspanak yaprakları gibi yuvarlak uçlu, 30- 45 cm kadar büyüyebilen, yaz kış yeşil kalan bir bitki olup çiçekleri 2.5 cm büyüklüğünde, birbirine bitişik buket şeklinde. Güneşten gölgeye kadar geniş bir ışık seçeneğinde yetişebiliyor. Yeşil yapraklar kışın uçlarına doğru morlaşır, grileşir. Özellikle bu renkler kırağıdan sonra çok çarpıcı oluyor. Dona, soğuğa dayanabiliyor.
Son senelerde üretilmiş bordo yapraklı (B. cordifolia ‘Purpurea‘) bir türü de varmış.
Su ihtiyacı fazla yok gene de yazları çok sıcak bölgelerde fazla ihmal edilmemeli.
Çoğaltma ilkbaharda ya da sonbaharda, köklerin ayrılmasıyla yapılabiliyor.