25 Ocak 2006

Chayote _ Kıbrıs Kabağı



Sarmaşık
Chayote (Sechium edule) Meksika'nın güneyi, Orta Amerika kökenli ve tıpkı kavun karpuz, salatalık gibi Cucurbitaceae _ Kabakgil (bu aileyi ben nedense, daha doğrusu cabbage'i İngilizceden lahana diye değil de kabak diye çevirmek gibi bir cehalet içinde olduğumdan bir türlü çözemeyip hep Brassicaceae, yani turpgiller ile karıştırıyordum; neyse sonunda anladım, kabakgiller salatalık, kavun, karpuz vs, turpgiller ise lahana, karnıbahar, brocoli, brüksel lahanası vs imiş; bu arada bu kadar yiyecek arasında çiçek olmazsa olmaz ya begonya çiçeği de kabakgilerden) ailesine mensup yenilebilir bir bitki. Yer örtücü olabildiği gibi çardakları da kaplayan geniş yapraklı bir sarmaşık. Aztekler tarafından hem sürgünleri hem kökleri için yetiştirildiği, dünyaya İspanyollar tarafından yayıldığı söyleniyor.
Bu bölgeye geldiğimde bana Kıbrıs Kabağı olarak tanıştırıldı. Üretmesi çok kolay. Eylül ayında pazarlara düştüğünde bir tane alıyor, nispeten serin ve loş bir yere koyup filizlenmesini bekliyor, sonra baharda toprağa ekiyorsun. Çıkan filiz topraktan dışarı mı bakıyor yoksa kök muamelesi mi görüyor tartışmasını sonuçlandıramadığımız için ben doğrudan yatay olarak ekiyorum, yani hafif bir çukur açıp armuda benzeyen bu kabağı içine yatırıyorum. Lezzeti kabaktan farksız ama sanki daha taze. Biraz patatesi de andırıyor. Körpe olanlar dümdüzken irileşip olgunlaşan kabakların yüzeyi biraz pütürlü, hatta dikenli. Bu yüzden kabuklarını pişirmeden önce soymak gerekiyor. Kabakla pişen her yemek bu kıbrıs kabağı ile de yapılıyor. Okuduklarıma göre yaprakları ve ince filizleri de yeniyormuş. Seneye denemek istiyorum. Çok su ve bol güneş seviyor. İlk dona kadar kabak vermeyi sürdürüyor. Sonra tüm görkem yerini pis bir görüntüye terk ediyor. Yapraklar solup kuruyor, ölüyor. Ta gelecek bahara kadar, hatta daha da öncesine kadar. Tüm yaz boyunca çılgınca büyüyor. İlk meyvelerini Eylül sonunda vermeye başlıyor.
Bitkinin kendisine gelince, bir sarmaşık ama yerini severse amansız bir sarmaşık. Çıktığı esas köşede ne şeftali ne portakal ağacı bırakıp her şeyi kaplayıverdi, özellikle üçüncü senesinde. Üzerinde yükseldiği bitkilere bir zarar verdiğine tanık olmadım, hatta bence onları hastalıklardan ve böcek istilalarından koruyor.
Bahçeye ilk kez üç sene önce ektim, dediğim gibi önce serin bir yerde filizlendirdikten sonra. Epey mahsul aldık. Sonra kış geldi, ne izi kaldı ne bir şey. Ertesi sene başka yerlere de diktim. Onlardan önce ilk diktiğim yerden yeni sürgünler peydahlandı, büyüdü ve her yeri fena halde sardı. Diğerleri belli belirsiz kaldı. Bu yıl çılgınlar gibi büyüdü ilk ektiğim. Tonlarla mahsul aldım. Bir yerde okuduğuma göre tek bir asma dört aileyi doyuracak kadar mahsul verirmiş ve hareket etmeyen her şeyi kaplama eğilimindeymiş. Diğer ektiklerim de önümüzdeki yaz deliler gibi büyüyecek olursa vay halime...