30 Ocak 2007

Nar

Ağaç


Nar hakkında nedense bir türlü yazamadım. Çiçeklerinin güzelliği mi? Renklerinin kendilerine özgülüğü mü? Yoksa ezelden beri var olması ve bizim ve Hristiyanlık tarihinde yer alması mı? Çekirdeklerini yiyen kuşlar sayesinde geniş bir çevreye yayılmasını bilen nar pazardan aldım bir tane eve geldim bin tane bilmecesinden de anlaşılacağı gibi aslında hep bereket simgesi olmuştur. Bizim buralarda özellikle yılbaşları hala kapı eşiğinde nar kırılır. Yeni evlilerde kadın nara basar. Hep ayını amaç, bol çocuk ve bol para.

Nar Doğu Akdeniz ve Anadolu kökenli. Araplar sayesinde İspanya'ya, Granada (yani nar) kentine kadar gidip sancağına yerleşiyor.


Bei den Griechen hieß es, die Göttin Aphrodite selbst habe ihn auf Zypern gepflanzt, er war auch Attribut der Hera. Odysseus fand ihn beim König der Phäaken vor. Die Fruchtbarkeit ist mit dem Tod verbunden, wie die Eigenschaft zahlloser Muttergöttinnen als Herrin der Unterwelt oder Kriegsgöttin zeigt. So konnte die Persephone, Tochter der Erdgöttin Demeter, die Unterwelt nur mehr zeitweise verlassen, nachdem sie dort drei (oder sieben, OVID, Metamorphosen V., 533ff.) Kerne des Granatapfels gegessen hatte, ein Hinweis auf die Abläufe von Werden und Vergehen.
Eine andere Geschichte vom Ursprung des Granatapfels aus dem Kreis der orientalischen Gottheiten Dionysos und Kybele ist die von Agdistis, einem zweigeschlechtlichen Wesen.
Dionysos kastrierte Agdistis, als der gerade (weintrunken) schlief. Aus dem Blut wuchs der Granatapfel und dessen Frucht machte die Nana mit dem Attis schwanger.
In Griechenland ist es bei Hochzeiten Sitte, das Brautpaar mit getrockneten Granatäpfeln zu bewerfen. Platzt die Frucht auf und fallen die Samen heraus, so soll dieses auf reichen Kindersegen deuten.
Die Römer lernten den Granatapfel durch die Punier kennen, woher der botanische Gattungsname rührt. Plinius nahm an, diese Pflanze stamme aus Kathargo, und nannte sie Malum punicum, „Punischer Apfel” (Punier = Katharger).
Die Parsen, Anhänger des iranischen Religionsstifters Zarathustra, fertigen aus den Zweigen des Granatapfelbaums heilige Besen. Auch bei Geburt und Tod hat die Frucht ihre Bedeutung. Dem Neugeborenen wird ein Faden gegeben, der sie Zeit ihres Lebens begleitet und bei der Übergabe dessen werden Kerne des Granatapfels geworfen. Beschließt der Parse sein Leben, träufelt man dem Sterbenden Granatapfelsaft in den Mund (GANDHI, 125)
Die iranische Aredivi Sura Anahita, Göttin von Wasser und Fruchtbarkeit, wird mit einer Granatapfelblüte vor ihren Brüsten dargestellt.
Ab dem christlichen Mittelalter wurde der Granatapfel zum Symbol der Maria und als Reichsapfel zum Symbol der Herrschertugend. Albrecht Dürer stellt Kaiser Maximilian I. mit einem angeschnittenem Granatapfel in der linken Hand dar. Hierin ist ein Bezug zur germanischen Vorstellungswelt erkennbar, in der nur ein fruchtbarer König seinem Lande Segen bringt (Königsheil).
Die Bibel berichtet, wie dem alterndem König David die junge Schönheit Abischag zugeführt wird, um dessen Lenden zu erhitzen (1. Könige 1-4.). Der Versuch schlägt fehl und wenig später verliert David den Thron.
Der Granatapfel gilt als Aphrodisiakum und ist daher Bestandteil vieler Liebestränke.
Der Stein Granat verdankt seiner Ähnlichkeit mit der Blüte des Granatapfels seinen Namen.


Nar suyu girmeyen eve doktor girer

Kalbi koruyan, damar tıkanıklığını önleyen nar, kansere karşı da etkili
AYŞEGÜL AYDOĞAN

Florida'da, 6-9 Mart tarihleri arasında yapılan Amerikan Kardiyoloji Koleji toplantısına katılan, Columbia Üniversitesi New York Presbyterian Hastanesi kardiyologlarından Doç. Dr. Özgen Doğan, yapılan son araştırmaların, nar suyunun damar tıkanıklığını önleyici özelliğini ortaya çıkardığını belirtti.
Nar suyunu tablet haline getirme çalışmalarının gündemde olduğunu vurgulayan Doğan, şu bilgileri verdi: "Hayvan deneylerinde, nar suyuyla beslenme sonrasında damar plakları ve tıkanıklıkları yüzde 44 geriledi. İnsanlar üzerinde yapılan bir araştırma ise 2 hafta boyunca günde 50 ml nar suyunun, tansiyonu artıran enzimi yüzde 36 düşürdüğünü gösterdi. Bu sayede tansiyon yüzde 5 düşürüldü."

10 bardak yeşil çay yerine geçiyor

Narda, kansere karşı koruyucu antioksidanlar bulunuyor. Nar suyundaki antioksidan miktarı, kırmızı şarap, yeşil çay, kızılcık ve portakal suyuna göre 3 kat daha fazla.
1 bardak nar suyu, 2 kadeh kırmızı şarap, 10 bardak yeşil çay ve 4 bardak kızılcık suyu ile aynı seviyede antioksidan madde içeriyor. Narda ayrıca C vitamini, demir ve potasyum var.

NAR

Nargiller familyasından; Akdeniz bölgesinden Japonya'ya kadar yabani olarak yetişen canlı kırmızı çiçekli, dört köşe dallı, hafifçe dikenli bir ağaççıktır. Yaprak kenarı ve sapı kırmızımtraktır. Çiçekleri parlak kırmızıdır. Meyvesi portakal büyüklüğünde, esmer kırmızı renkli, çok tohumludur. Yenen kısmı, tohumlarının etli ve bol usareli kısmıdır. Ağacın gövde, kök ve dal kabukları; nişasta, mannit, reçineli maddeler, asitler, tanen, punicin ve olkoloidler taşır. Nar kabuğundan yapılan ilaçlar tenya düşürmek için kullanılır.
Nar, şifalı bitkiler literatüründe yer alır. Genellikle besleyici ve tedavi edici ilaç ve panzehir olarak ağız yoluyla çeşitli karışımlarla birlikte yenilir ve içilir, haricen de merhem olarak kullanır. Onun sadece meyvesi değil, çiçeği, çekirdekleri, suyu ve kabukları da çeşitli karışımlar halinde tıbbi olarak kullanılır. Narın vücudu ve kalbi kuvvetlendirme, ishali kesme, şerit düşürme, burun poliplerine faydalı olma gibi yararları bulunmaktadır. Ancak içerdiği bazı kimyevi maddeler yüzünden mide ve bağırsak hastalığı olanların, küçük çocukların ve hamilelerin fazla kullanmamaları tavsiye edilir.
Tatlı nar midede çabuk çözüldüğü için hazmı kolaydır. Ancak zaman zaman midede şişkinlik ve gaz meydana getirdiği için ateşli hastalığı olanlara iyi gelmeyeceği belirtilmiştir. Ayrıca tatlı nar mideyi kuvvetlendirir, boğaza ve akciğerlere faydalıdır, öksürüğe iyi gelir. Ekşi nar ise mide yanmalarına karşı faydalıdır, diğer narlardan daha fazla idrar söktürür, ishali ve kusmayı keser, karaciğer hararetini söndürür, kabızlığı giderir, kalp ve mide ağzındaki ağrılara iyi gelir.
Suyu zarıyla birlikte çıkarılıp bal ile merhem kıvamına gelinceye kadar pişirilip diş etlerine sürüldüğünde diş eti tahrişine iyi gelir. Dolama / tırnak iltihabı ve cerahatli yaraların tedavisinde nar çekirdeğinin balla birlikte karıştırılarak merhem halinde tatbik edilmesi tavsiye edilir. Nar çiçeği de yaralar için kullanılır. 29 Eylül 2006 / Cuma

*********
Kutsal kitaplarda adı sıkça anılan ve sonbahar mevsiminde sevilerek yenilen nar meyvesini veren Nar ağacı, Nargiller'in örnek bitkisidir. Çeşitli kaynaklarda narın anayurdunun, Anadolu'yu da içermek üzere Batı Asya'nın çeşitli ülkeleri olduğu belirtilmektedir.
Çekirdeklerinin kuşların dışkısıyla taşınmasıyla günümüzde pek çok ülkede, ülkemizde ise başta Ege ve Akdeniz bölgeleri olmak üzere iklimi uygun birçok yörede nar ağacı yetiştirilmektedir. Ekonomik ömrü 30-50 yıl olan ve 4-5 m'ye kadar boylanabilen nar ağacının, 100 yıl kadar yaşayabilen güçlü bir kök sistemi vardır.
Bitkinin ince, eğri ve toprak düzeyinden başlayarak birçok sürgün vererek dallanan gövdesi, âdeta bir çalı görünümünde olur. Üst yüzeyi yeşil ya da koyu yeşil renkli yaprakları ince, uzun ve mızrak biçimli olarak dallarda karşılıklı dizilidir. Nisan-mayıs aylarında açmaya başlayan özel nar kırmızısı ve ender olarak sarı ve beyaz renkli çiçekleri, sürgünlerin uçlarında 1-5 adet olarak bulunur. 50-70 gün kadar çiçekli kalan ve bir süs bitkisi gibi güzel olan nar ağacının meyvesinin gelişme dönemi 120-160 gündür.
Sonbaharda olgunlaşan nar, üstten basık küre biçiminde ve iri portakal büyüklüğünde olup 1-5 mm. kalınlığında sarı, yeşil-sarı ya da kırmızı renkli derimsi yapılı bir kabukla kaplıdır. Bu kabuğun altında, her meyvede ortalama 1.000 adet olan ve yenilen nar taneleri bulunur.
Taneler, kabuğun içe doğru uzantısıyla oluşan odacıklarda yer alır. içlerinde, meyvenin tohumu olan çekirdekleri vardır. Olgunlaşan narlar tatlı, mayhoş ya da ekşi tatta olup tazeyken yenilir ya da sıkılıp suyu çıkarılarak, meyve suyu, şurubu ve şerbeti yapılarak tüketilir.

BESİN DEĞERLERİ

100 gr. taze narın içerdiği önemli besin değerleri şunlardır: 63 kalori; 0,5 gr. protein; 16 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,3 gr. yağ; çekirdekleriyle birlikte yenilirse yüksek oranda lif; 8 mgr. fosfor; 3 mgr. kalsiyum; 0,3 mgr. demir; 3 mgr. sodyum; 259 mgr. potasyum; eser miktarda A vitamini; 0,03 mgr. B1 vitamini; 0,03 mgr. B2 vitamini; 0.3 mgr. B3 vitamini ve 4 mgr. C vitamini.

SAĞLIĞIMIZA YARARLARI

Yukarıdaki değerlerin incelenmesinden görüleceği gibi nar, özellikle potasyum ve karbonhidrat yönünden değerli bir besindir. Bunun yanı sıra narın, sağlığımıza yararlı şu etkileri de vardır:

o Nar meyvesinin kabuklan, doku büzücü etkisiyle peklik vericidir: Bunun için nar kabukları iyice kıyılıp bunlardan 2-3 tatlı kaşığı alınarak üzerine bir bardak kaynar su dökülür. 10-15 dakika kadar demlendirilerek bir infüzyon elde edilir. Bu infüzyondan günde iki kez, sabah ve akşamları birer bardak içilir.

o Yukarıda tanımı verilen infüzyonun aynı dozda içilmesi, bedende tenya düşürücü etki de yapar.

o Nar kabuklan, aynı etkilen nedeniyle şiddetli diyare ve dizanteriye karşı da kullanılır: Bu etkiyi sağlamak için narın taze ya da güneşsiz, havadar bir yerde kurutulmuş kabuklarından 2-3 tatlı kaşığı alınıp bir bardak suyun içinde kaynama noktasına kadar ısıtılır. Daha sonra kısık ateşte ısıtma 10-15 dakika daha sürdürülüp bir dekoksiyon elde edilir. Bu dekoksiyondan günde iki kez, sabah ve akşamları birer bardak içilir.

o Kurutulmuş ve öğütülmüş nar kabukları, yine aynı etkisi nedeniyle yaralara serpilerek kanı kesici olarak kullanılır.

o Olgun nar tanesinin sıkılıp suyunun içilmesi ya da nar taneciklerinin bolca yenilmesi idrar söktürücü, sindirimi kolaylaştırıcı ve tonik (bedeni güçlendirici) etkiler yapar.

AĞACININ ÜRETİLMESİ
Nar ağaçları tohumuyla, obur dallarından alınan çelikleriyle, daldırılmasıyla, dip sürgünleriyle ya da aşılanma yoluyla çoğaltılır. Bizim için en doğrusu, inanılır profesyonel üreticiden türü belli ve sağlıklı fidanları alıp bahçemize dikmek olacaktır.

AĞACININ YETİŞTİRİLMESİ

İklim isteği: Nar ağacı için, uzun süren sıcak ve kurak yaz mevsimi ile ılık ve yağışlı kış mevsimi geçiren bölgeler uygundur. -10 dereceye kadar düşen sıcaklığa dayanabilen nar ağacı, -20 derece sıcaklıkta bütünüyle ölür. Yazın yağan yağmurlar, meyve kalitesinin bozulmasına neden olur, kurak geçen yazlar, iyi ürün alınmasını sağlar. Ancak, nar ağacı, kesenkes bol güneş gören yerleri yeğler.

Toprak isteği: Nar ağacı toprak yönünden seçici değildir. Silisli, çakıllı, kumlu, kireçli, killi ve hatta ağır killi, asitli ya da alkali topraklarda yetişebilen nar ağacı, tuzluluğa da orta derecede dayanıklıdır.

Sulama: Nar ağacı, yıllık ortalama 50 mm'lik yağışı yeterli bulmakla birlikte uzun süren kuraklık dönemlerine de dayanabilir. Ama, böyle durumlarda meyve veriminde ve kalitesinde çok düşme görülür. Genel olarak ağacın odun gözlerinin sürüm dönemi olan şubat-mart aylarından eylül-ekim aylarına kadar, ağacın toprağının nemli tutulmasına önem verilmelidir. Ancak meyvelerin olgunlaşmasından 10-15 gün kadar önce sulama kesilmezse kabuklarında çatlamalar görülür ve ürünün değeri düşer.

Gübreleme: Nar ağaçlarına, ilkbahar ve sonbaharda, bütün kök bölgesini kaplayacak ve toprakla karıştırılacak şekilde çok iyi yanmış çiftlik gübresi verilir. Ağaçların altına bakla ekilmesi ve ürün alındıktan sonra tüm bitkinin, kökleriyle birlikte toprağa gömülmesi de yeşil gübre ve azot desteği olarak ağaca yarar sağlar. Ayrıca nar ağaçlarının altına fosfor ve azotça zengin kompoze fenni gübreler de serpilir.

Budama: Tüm meyve ağaçlarına olduğu gibi nar ağaçlarına da şekil, ürün ve gençleştirme budaması olarak üç tür budama uygulanır. Bu işlerin, ağacı iyi tanıyan kişiler tarafından yapılmasında yarar vardır.

Hasat (Derim): Nar meyveleri, çeşidine özgü iriliğe ulaştığı, kabuğun zemin rengi yeşilden sarıya döndüğü ya da kırmızı narlar tam kırmızı rengini aldığı zaman ve meyve üzerindeki erkek organ ipçikleri kuruduğu dönemden başlayarak hasat edilir.
Hasat işlemi keskin bir bıçakla, meyvenin kabuğu çizilmeden ve örselenmeden, özellikle meyve yere düşürülmeden yapılır. Ağaçtaki meyvenin olgunlaşması farklı zamanda gerçekleşebileceğinden, hasat işlemi 2-3 seferde bitirilir. Olgunlaşmış narların kabuğu, ilk yağıştan sonra çatlar ve meyve pazarlama değerini yitirir. Bu nedenle yağışlardan önce hasat yapılıp bitirilmelidir. Meyveler makasla, üzerlerinde 1-2 mm. uzunlukta sapı bırakılacak şekilde kesilmeli, hasat yapılırken sapla birlikte kesinlikle meyvenin kabuğu sıyrılıp kabartılmamalıdır.

Hastalık ve zararlılarıyla mücadele: Nar ağaçlarına dadanan hastalık ve zararlılarla, tarımsal kurumlara başvurularak edinilen bilgi ve ilaçlarla düzenli ve eksiksiz mücadele yapılmalıdır. Hele ürün toplama zamanı tatlı narlara dadanan sıçanla mücadele hiç aksatılmamalıdır.
http://www.bilgilik.com/makale/saglik/besinler_ve_ozellikleri/nar_odev.html

Hiç yorum yok: