02 Haziran 2006

Eriobotrya japonica _ Yeni Dünya

Ağaç



Yeni Dünya da tabii ki çoğu yenilebilir meyve gibi gülgiller (Rosaceae) ailesine mensup, hem de elma, armut, ayva gibi meyvelerle aynı alt bölümde (Maloideae). Şeftali, erik, kayısı, vişne, kiraz vs gibi sert çekirdekli tabir edilen diğer meyveler gene gülgillerden olup başka bir alt aileye mensup: Prunoideae.
The rose is a rose
and was always a rose;
But the theory now goes
That the apple's a rose,
And the pear is, and so's
The plum, I suppose.
The dear only knows
What will next prove a rose.
You, my love, are a rose,

but were always a rose.

- Robert Frost, "The Rose Family


İngilizce bilmeyenler kusura bakmasın, ama şiirde özetle her bitkinin altından gül çıktığı söyleniyor.

Yeni Dünyaya gelince: Loquat, Brasilianische Aprikose, Japanische Mispel, Wollmispel, Nespoli (İtalyanca), Nispero (İspanyolca), Nespera (Portekizce), Nyespro (Katalanca), Sheseq (İbranice), Pinyin _ Pipa (Çince), Biwa (Japonca), Askidinya _ Akkidinya (Arapça), Akkadeneh (Lübnanca), Mousmoula _ Mespilia (Yunanca), Muşmula _ Yeni Dünya _ Yedi Dünya _ Malta Eriği (Türkçe).
İstanbullular bu meyveye neden Malta Eriği demiş, belli değil. Malta Adasında bu meyvenin izine rastlanmamış, eskiden yokmuş, şimdi var mı onu da bilemem.
Anavatanının Çin'in güneydoğusu olduğu söyleniyor. Dona oldukça dayanıklı olmakla birlikte çiçek ve meyve vermesi için sıcağa ihtiyaç duyduğundan (en az 15 derede) ılıman kuşakta daha kolay yetişiyor. Yetişiyor lafı arsızlığını pek ifade etmiyor. Çünkü yediğimiz meyvelerin toprağa düşen çekirdeklerinden en çabuk biten meyve yeni dünya (dut ve incirden sonra). Bir tane meyve ye, çekirdeğini toprağa at, seneye bak, o tipik yaprakları boy göstermiş bile... Bu yapraklar çizgi çizgi ve hafif derimsi, oldukça da büyük (30 cm'i bulabiliyor). Salkım halindeki sarı-bej çiçekleri Kasım- Aralık'ta açıyor ve çok tatlı bir kokusu var. Arılar bu kokuya deliriyor. Söylentilere göre çoğu çiçekten sarhoş olurmuş. Bizim beton avlulu öteki evde Yeni Dünya Ağacının altı bu yüzden Kasım_Aralık aylarında arı mezarlığına dönerdi.
Tıpkı narenciyenin meyvesi gibi yeni dünya da tüm bir kışı meyve hazırlığıyla geçiriyor. Bu arada eskimiş yapraklarını atıyor (bu arada yaz kış yapraklarını dökmeyen, her daim yeşil bir ağaç olduğunu hatırlatmakta yarar var), baharla birlikte yeni sürgünler veriyor. Salkımlar öylece duruyor. Sonra havalar ısınıyor, birden salkım uçlarında küçük yeşil toplar beliriyor. Büyüyür, derken sararıyorlar. En güzelleri turunculaşmış olanlar. Ne yazık ki her sene aynı hataya düşüyorum, biraz daha olgunlaşsınlar, biraz daha tatlansınlar diye beklerken, meyveler aaa, yeter artık, sıkıldık deyip hafif buruşmaya, arkasından da lezzetini yitirmeye başlıyorlar. Bu yıl güya bol bol toplayıp reçel denemesi yapacaktım ama havalar çabuk ısındığından mıdır nedir, meyveler çabuk eridi, yani seneye...
Ağacın kendisi de çok güzel. Büyüdükçe dev bir şemsiyeyi andırıyor. Bazı hastalıkları olduğu söyleniyorsa da bordo bulamacı, arap sabunu- ispirto sıkmanın ötesinde herhangi özel bir bakım ihtiyacını bana hiç hissettirmedi. Ayrıca arılar da çok sevdiğinden aman yanılıp da zehir falan atmayın. Arılar da ölebilir!
Yeni Dünya çocukluğumun ağacıdır. Sabahları gözlerimle onu tepeden toprağa süzmezsem o gün işim rast gitmez.